Cezaevindeki Ayşe Barım'dan Yürek Burkan Mesaj: 'Yaşamak İstiyorum!'

Ayşe Barım, 213 gündür tutuklu olduğu Silivri'den bir açık mektup kaleme aldı. Sağlık durumunun hızla bozulduğunu ifade eden Barım, son üç ayda altı kez baygınlık yaşadığını belirterek, “Yaşamak istiyorum” dedi.

Cezaevindeki Ayşe Barım'dan Yürek Burkan Mesaj: 'Yaşamak İstiyorum!'

Gezi Parkı davası çerçevesinde 28 Ocak 2025'te tutuklanan ve 213 gündür Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda bulunan oyuncu menajeri Ayşe Barım, cezaevi şartlarının sağlık sorunlarının kötüleşmesine yol açtığını vurgulayarak kamuoyuna bir çağrıda bulundu.

23 yıl boyunca menajerlik yaparak Türkiye'nin pek çok tanınmış sanatçısıyla iş birliği yapan Barım, sosyal medya üzerinden başlatılan "organize iftira kampanyası" sonrası gözaltına alındığını ifade etti. Suçlamaları kabul etmeyen Barım, masum olduğunu belirterek, “Bu mektup bir yardım talebi değil, vicdan çağrısıdır” diyerek yaşadığı ciddi sağlık problemlerini ve adalet arayışını aktardı.

Son üç ayda altı kez baygınlık geçirdiğini ve beynindeki anevrizma ile kalp rahatsızlıkları sebebiyle “ani bir ölüm riski” taşıdığını belirten Barım, hastaneler ve Türk Tabipleri Birliği’nden alınan raporların tahliye edilmesinin hayati önem arz ettiğini ifade etti. “Yaşamak istiyorum” düşüncesini sık sık yineleyen Barım, tutuksuz yargılanma imkanı varken neden hâlâ cezaevinde bulunduğunu sorgulayarak, hukuk ve vicdan çağırlısında bulundu.

CEZAEVİNDEN VİCDAN ÇAĞRISI

27 Ağustos 2025 tarihli mektubunda Barım, tutuklanma süreci ve sağlık sorunlarıyla ilgili şu ifadeleri kullandı:

“Ben Ayşe Barım,
Bu yazı bir yardım talebi değil, vicdan çağrısıdır. Ocak 2025’te sosyal medyada kimliği belirsiz hesaplar tarafından başlatılan organize bir iftira kampanyası sonucunda gerçek dışı bir Ayşe Barım imajı oluşturuldu. Ben, 23 yıldır oyuncu menajerliği yapmaktayım ve her zaman dürüstlük ve mesleki etik kurallarına sadık kalmak için yalnızca işimi yürüttüm.

Gerçekle hiçbir ilişkisi olmayan, delilsiz ve temelsiz iddialar ile 12 yıl önce meydana gelen Gezi Parkı Olayları ile ilişkilendirilerek tutuklandım. Soruşturmaları çoktan tamamlanmış ve o dönemde benimle hiçbir bağ kurulmadan geçen olaylar, bugün yalnızca sosyal medyada yayılan asılsız iddialar sonucu ağır bir suçlamayla sonuçlandı. Oysa bu iddialarla benim hiçbir bağım yok; ben masumum.

İlk itirazımızda mahkeme beni adli kontrolle serbest bırakarak tutuksuz yargılanmama karar vermişti. Ancak itiraz sonrasında yeniden tutuklandım ve 213 gündür tüm bunların neden olduğunu bilmeden cezaevinde bulunmaktayım. Sağlık raporlarım elimde mevcut olmasına rağmen, hastalıklarım yüzünden adalet arayışım yanıtsız kalıyor, yaşam hakkımdan yoksun kalıyorum.

Beynimde mevcut olan 2 stentli anevrizmanın yanı sıra, bu süreçte oluşan yeni ve müdahale edilemeyen anevrizma nedeniyle ani ölüm riski altında yaşam mücadelesi veriyorum. Çoğunlukla hızlı bir şekilde 30 kilo kaybettim, ciddi kas yıkımım oldu ve kilo kaybım devam ediyor. Hastalıklarımın her biri ani ölüm riski taşıyan durumlar oluşturuyor. Cezaevi koşulları nedeniyle yaşadığım ağır kaygı bozukluğu ve panik ataklar da bu riskleri artırıyor. Son üç ay zarfında kalp rahatsızlığımdan ötürü 6 kez baygınlık geçirdim.

2 Temmuz 2025 tarihli Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi raporu ile 14 Ağustos 2025 tarihli Türk Tabipler Birliği Bilim Kurulu raporu, cezaevi koşullarının ve genel sürecin sağlık sorunlarımı ağırlaştırdığını ve ani ölüm riskimi sürekli artırdığını açıkça göstermektedir. Uzmanlar, acil bir şekilde tahliye olmam gerektiğini vurgulamaktadır.

Benim yaşadığım ciddi sağlık sorunlarına karşın neden hâlâ tutuklu olduğum adalet, hukuk ve vicdan açısından nasıl bir anlam taşıyor? Adaletin benim üzerimde tecelli etmesini, hukukun ve vicdanın benim yanımda olmasını, sağlık ve yaşam hakkımın güvence altına alınmasını bekliyorum.

Tutuksuz yargılanma imkanı bulunmasına rağmen hâlâ bu koşullardayım. Hukuken ve vicdanen yanıtı olmayan bu sorunun cevabını bekliyorum. Adalete hâlâ inanmak, adalet beklemek ve yaşam hakkımı savunmak istiyorum.

Adaletin gecikmeden tüm gücüyle tecelli etmesini, sağlığımı ve yaşamımı geri alarak insan onuruna yakışan bir şekilde nefes almayı diliyorum.

Hayatımı kaybetmeden YAŞAMAK istiyorum.”

OLAYIN GEÇMİŞİ

Ayşe Barım, 2013 yılında gerçekleşen Gezi Parkı protestolarının düzenleyicilerinden olduğu iddiasıyla, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini devirmeye veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüse yardım etme” suçlamasıyla 28 Ocak 2025'te tutuklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Barım’ın sahibi olduğu ID İletişim aracılığıyla sanatçıları Gezi’ye yönlendirdiğini ve Osman Kavala, Çiğdem Mater, Memet Ali Alabora gibi isimlerle yoğun bir ilişki içerisinde bulunduğunu öne sürdü.
Barım ise bu iddiaları reddederek, yalnızca birkaç kez sanatçılarının yanında olmak amacıyla Gezi Parkı’na gittiğini ve kimseyi yönlendirmediğini, dolayısıyla suçsuz olduğunu savunmaktadır.