Türkiye’nin Enerji Haritası Alarm Veriyor! İşte Karanlık Gelişmeler!
Türkiye, zorlu bir dönemden geçiyor. Uzmanlar uyarıyor, olumsuz haberler durmaksızın geliyor. Meteorolojik veriler pek de umut verici değil. Türkiye haritası karamsar bir görüntü sergiliyor. Neredeyse sona yaklaşmış durumda! Tüm ayrıntılar burada…
Türkiye, tarihinde belki de en zorlu kuraklık dönemlerinden birini yaşamaktadır. Meteoroloji verileri ve baraj doluluk oranları, ülkenin pek çok noktasında "olağanüstü kuraklık" uyarıları yapıldığını ortaya koyuyor. İstanbul'dan Ankara'ya, Trakya'dan Doğu Anadolu'ya kadar geniş bir alanda etkili olan bu ciddi durum, su kaynaklarının hızla azaldığını gözler önüne seriyor.
BÜYÜKŞEHİRLERDE KURAKLIK UYARISI
Su sıkıntısından en çok etkilenen şehirler ise mega metropoller oldu.
İstanbul: Şehrin baraj doluluk oranı %44 seviyesine geriledi. Uzmanlar, bu düzeyin yalnızca 4 ay daha sürdürülebileceği konusunda uyarıyor.
Ankara: Başkentte durum daha da zor. Baraj doluluğu %19'a düşerken, kullanılabilir su oranı %8,5'in altına indi.
İzmir: İzmir'in ana su kaynağı olan Tahtalı Barajı'nda su seviyesi %7'nin altına geriledi. Kentin yalnızca 40 günlük su stoku kaldığı için su kesintisi takvimi yeniden düzenleniyor.
GENELDE KURAKLIK TEHLİKESİ
Türkiye'nin diğer bölgelerinde de durum oldukça kötü.
Bursa: Nilüfer Barajı tamamen kurumakla kalmadı, Doğancı Barajı'nda da yalnızca 35 günlük su kaldı.
Trakya: Edirne'deki Kadıköy Barajı'nın su seviyesi %1'in altına düştü, yeni sondaj kuyuları açma çabası başlatıldı.
Uşak ve Elazığ: Uşak’taki Küçükler ve Elazığ’daki Hamzabey barajları tamamen kurudu.
12 Ağustos 2025 itibarıyla, Türkiye genelindeki barajların doluluk oranı, geçen yıla göre %11 azalmayla %42'ye geriledi.
UZMANLARDAN UYARI: "BU SORUN GEÇİCİ DEĞİL"
İklim bilimcileri, bu olayın yalnızca bir yaz mevsimi meselesi olmadığını ifade ediyor. Plansız şehirleşme ve iklim değişikliğinin, kuraklığı kalıcı bir tehdit haline getirdiğine dikkat çeken uzmanlar, acilen su tasarrufu ve sürdürülebilir su yönetimi politikalarının uygulanması gerektiğini vurguluyor. Aksi takdirde, gelecekte daha büyük toplumsal ve ekonomik krizlerin yaşanması muhtemel.
